19 Nisan 2010 Pazartesi

ViYANADA MAHSUR KALDIM ...


Islerimin yogunlugu nedeniyle uzun zamandir blogumla ilgilenemiyordum. Artik herkese malum olan Izlandada yanardagin patlamasi vesile oldu. Nasil yani ne alaka dediginizi duyar gibiyim.

Soyle oldu anlatayim. Resmi bir gorev icin Viyanaya geldim. 17 nisan cuma gunu isim bitti ve ertesi gunu donuyorum. Organizasyondan sorumlu kisi havaalaninin kapanma ihtimalinin oldugunu soyledi. Yok canim Izlanda nere Viyana nere deyip gectim. Saka gibi bir sey. Sonra takip etmeye basladik. Once bir kac saatligine kapanacak gibi gorunuyordu, saatler ilerledikce gordukki durum ciddi ve biz bir sure daha Viyanada kaliyoruz.

Telefonla Ankarayi arayip Viyanada mahsur kaldigimizi soyledik. Viyanada mahsurmu kalinir dediler. Arayip da bulamadiginiz sans dediler. Hakkaten kulaga hos geliyor. Zaten isimiz yogun gecmisti. Bir taraftan da yagmur yagdi. Viyanayi soyle doya doya bir gezememistik. Gezelim bari dedik.

Asagidaki resimleri ben cekmedim dogrusu. Ama cektigim resimleri de ayrica sizinle paylasacagim.

Bu gordugunuz zati muhterem Mozartin ta kendisi. Guzel bir parkin girisinde insanlari selamliyor. Hemen onune de bir nota isareti yapmislar. SIK olmus.

Sehir merkezinde uzun uzun caddeler ulasima kapatilmis. Insanlar sanat eseri sayilabilecek binalarin arasinda gezip fink atabiliyorlar. Her kose basinda enterasan bir atraksiyon goruyorsunuz. Farkli muzik aletleri ile insanlari eglendirenler, sprey duvar boyalari ile resimler yapanlar, karikaturculer, grup halinde muzik resitali verenler daha neler neler.
Binalarda yuzyillarin tarihi dokusunu korumuslar. Sanki bu sehir Turkler tarafindan muhasara edilmemis, 1. Cihan harbine girmemis, ardindan Hitler tarafindan alinmamis. Merzifonlu Kara Mustafa Pasa da sehrin yikilmasina gonlu razi olmadigi icin agirdan almis kendileri teslim olsun diye. Yanlis bir karar almis belli ama herhalde kusatmadan once Viyanayi gezmis olsa gerek ki kiyamamis.

Asagidaki resimlerde yer alan bina Schoenbrunn Palace (Saray). 18. yuzyilda yapilmis, 1918 yilina kadar kullanilmis. Biz yalnizca bir katini gezdik. Bizim dolmabahce sarayina benziyor. Osmanli sefahat icinde yasiyordu diyenler gelip avrupada saraylari gezip gorsunler. Dolmabahce gibi bir sarayi avusturyalilar 1750 de yapmislar. Eminimki Ingilteredeki saraylar bundan cok daha sahsahalidir.

Onunde guzel bir bahcesi var. Cok genis bir alan lalelerle bezenmis. Eskiden gecit torenleri icin kullanilirmis. Insani alip goturuyor baska bir dunyaya. Biz dedelerimizin yerinde olsaydik, o zamanlarda ne yapardik, nasil olurdu acaba diye dusunmeden edemiyor insan. Yada dedelerimiz buralari almis olsaydi simdi nasil olurdu...




Tuna nehrini de gorduk tabi. Viyanaya gelinirde Tuna nehri gorulmezmi. Hey Koca Tuna. Atlarimiz Tunada sulanirdi ya simdilerde gevur ellerinde. Kim bilir yine birgun bulbul gule Tuna da sevdigine yine kavusur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz icin tesekkur ederim, yine beklerim...