12 Mayıs 2010 Çarşamba

BIR YILLIK ALTIN FIYATLARI

Bir yillik altin fiyatlarina bakiyorum. Masallah yukselmis te yukselmis. O kadar ekonomik krize altin mi dayanir . Her kriz lafinda ceviriyor yonunu fezaya dogru. Altini bol olanlarin yuzleri guluyordur tabi.

Geyik bir tarafa ne olacak bu altinin hali ?


BIR AYLIK DOLAR FIYATLARI

Ne guzzel suzuluyor degil mi? Keske nereye gidecegini bilseydik. Alirdik satardik cogaltirdik harcliklarimizi. Ama maalesef oyle olmuyor. Turkiye piyasasi bir taraftan, dunya piyasasi bir taraftan hersey etkiliyor ne tarafa gidecegini.

Yine de bir tahminde bulunmak gerek degilmi :)

Dolar artacak mi?

Ben derim ki yine 1.49u gorur ve tekrar yukariya dogru topuklar. bir kac gun takip etmekte fayda var. Bol kazanclar.

9 Mayıs 2010 Pazar

PASTIRMA KOKULU ŞEHİR KAYSERİ

Yıllar önce bir vesileyle Kayserinin içinden geçmiştim. Kisa bir süre şehir merkezini görme fırsatım olmuştu. Aklımda yalnızca pastırma kokusu kalmış.

Bir yakınım kızının düğününe davet etti sağolsun, bizde davete icab etmek lazım dedik ve bunu fırsat bilip atladık gittik.

Kayseriye nasıl gidilir ?

Ankara'dan kayseriye arabayla gidiyorsanız, Ankara-Kırıkkale-Kırşehir-Kayseri güzergahını kullanmanız gerekir. Yaklaşık dört saat kadar sürüyor. Kırıkkaleye girmeden sağa Kayseri tabelasını görürsünüz. Sonrasında bir yere dönmeniz gerekmiyor, ana yol sizi Kayserinin girişine kadar götürüyor. Girişte yol sola Nevşehir tarafına, sağa şehir merkezine doğru ayrılır. Sola dönüp dosdoğru gittiğinizde şehrin göbeğine varırsınız.

Kayseride nereler gezilir ?

Kayseride eminim birçok gezecek yer vardır. Hatta gitmeden şöyle bir araştırıp bakmıştım gezilecek yerlere. Ancak Kayseriye gidince yalnızca bir-iki saatimiz olduğu için şehir merkezinde turlamayı seçtik.

Aşağıda gördüğünüz Kayserinin sembolü Hunat Camii, çok güzel bir mimarisi var. Selçuklu sanatını tam anlamıyla yansıtan bir eser diyebiliriz.


Kapının hemen üzerindeki şekil çok dikkatimi çekti. Kiliselerin çan yuvasına benziyor. O dönemlerde anadoluda rumlar bulunduğu için, kiliselerden etkilenilmiş olabileceğini tahmin ediyorum. Daha ileri geçmeden konuyu sanat tarihçilerine bırakıyorum :)

Kapının islemesi tam anlamıyla bir şaheser. Eminim bu islemenin bir anlamı vardır. Ecdat ne güzel yapmış. Her camiye girişinizde böyle güzel bir sanat eserinin altından geçmeniz size çok önemli bir yere girdiğinizi hatırlatır.


Burası da meşhur kalesi. Şimdiye kadar bir çok yer gezdim ve birçok kale gördüm. İşi bilenler müze haline getirmişler, bilmeyenler yıkılmaya terk etmişler. Ancak Kayserililer gibisini ilk defa gördüm. Kalenin içini çarşı haline getirmişler. Kayserili ticari zekâsı hakkındaki ununu bos yere kazanmamış. Helal olsun diyorum :)



Aşağıda şehir meydanını görüyorsunuz. Tam ortasından tramvay geçiyor. Her tarafı çiçeklerle, ağaçlarla, lalelerle süslemişler. Yerler temiz, banklar bakımlı. Belediye başkanını tebrik ediyorum, çok hoş bir şehir merkezi olmuş.






Kale ile caminin arkasında büyük bir kapalı çarşı bulunuyor. Hep söylerim ecdat her yere büyük bir cami, güzel bir hükümet konağı ve bir çarşı yaptırmıştır diye. Kayserideki kapalı çarşı görülmeye değer. Özellikle tavanı çok ilgimi çekti. Aşağıdaki resimde tavandaki mimari üstünlüğü görebilirsiniz. Çarşıya ekleme olarak yapılan yerin tavanı ile eski bolumun tavanına bakarsanız, çağlar boyunca katettiğimiz mesafeyi gerebilirsiniz :) Yanınızda çocuğunuz var ise özellikle ona gösterip ileride bir is yapar ise en iyisini yapmasını öğütleyin derim. Çünkü ecdat en iyisini yapmış. Bizim simdi yaptığımız gibi bastan savma yapmamış.Gelelim pastırmaya :)

Kapalı çarşının girişinde ve yan sokağında pastırmacıları görebilirsiniz. Biz çarşıya girmeden biraz pastırma alıp gezerken çerez niyetine yiyerek gezdik. Biraz ayıp oldu ama ne yapalım çarşıyı pastırma yiyerek gezmek daha keyifli oluyor :) Sadece pastırma yemek için bile Kayseriye gidilir derim. Ancak, aksam düğüne gidecekseniz biraz daha dikkatli olmanız gerek. En azından yanınızda kuvvetli bir sakız bulundurmanız sizin için iyi olur :)

Pastırma fiyatları 35 ila 80 TL arasında değişiyor. Yağsız ortalama bir pastırma 45-50 TL arası. Güzelce dilimleyip paket yapıyorlar. Plastik bir poşete koyup, bir makineyle havasını çektiriyorlar ve ağzını presliyorlar. Yanınızda taşırken asla koku vermiyor. Uzun yola dayanabiliyor. Bir kez daha helal olsun diyorum bu Kayserililere. Akli olana ekmek kapısı çok. Yeter ki kafayı kullanmayı öğrenelim.


Kayserinin endamını seyretmeden geçmek te ayıp olur. Zaten görmeme imkanınız yok, zira şehre girerken tüm ihtişamıyla size adeta manzara ziyafeti sunuyor.

Gezelim, görelim Mevlamın verdiği güzellikleri...

Sağlıkla kalın, sağlıcakla kalın...

DOLAR NE OLDU , 9 MAYIS 2010

Eger size birisi Amerikanin borclanma senetlerinin degerinin ne olacagini soyleseydi eminim ki hic ilgilenmezdiniz. Amerikaya borc verenden degilsiniz, Amerikadan borc alandan degilsiniz. Size ne Amerikanin borclanma kagitlarindan degil mi !

Dolarin aslinda Amerikanin borclanma kagitlari oldugunu soylesem ne dersiniz. Aslinda dolar Amerikanin bir kagit parcasi karsiliginda dunyadan mal almasi anlamina gelmektedir.

Eger paraniz dunya ticaretinde kullaniliyorsa size merkez bankanizin kagit basma maliyetine mal alma hakkini sagliyor anlamina gelir. Buna senyoraj geliri denir. Bu konuya daha sonraki yazilarimda devam edecegim.

Simdi, Dolar ne olacak ? Dolar artacak mi, nereye dogru gidiyor ? sorularina kafa yoralim. Zira senyoraj gelirlerine bizim mudahale etme imkanimiz olmadigi icin zevk almaya bakalim :)

5 Mayis carsamba gunu "Dolar ne olacak" baslik yazimda asagidaki tahmini yurutmustum.

"doların Euro karşısında güçlü kalmaya devam edeceğini tahmin edebiliriz. Ayrıca, Doların TL karşısında 1.45 - 1.55 arasında dalgalanıp duracağını öngörebiliriz. Dün ve bugün ciddi artışlar gördük. Ancak, Türkiyeden sıcak para çıkışları yaşanmasına neden olacak ani gelişmeler olmadığı sürece 1.55-1.58 seviyelerinin çok üzerine çıkması pek muhtemel görünmüyor."

Bakalim oyle olmus mu ? Yukaridaki grafikte son bir yilda dolarin TL karsindaki seyrini goruyoruz. Son bir hafta icerisinde 1.48 den 1.56 'ya kadar hizli bir sekilde yukseldi.

Gelin birde son uc aydaki gelisime bakalim. Burada degisimleri daha net gorebiliriz. Bu grafikte cuma gunu degerlerini goruyorsunuz. Cuma gunu bir ara 1.57 seviyelerine kadar yukselmisti. Sonra yonunu asagiya dogur cevirdi. Cuma gunu sonunda ve cumartesi gunu 1.54 civarina dogru geriledi. Tam da tahmin ettigim gibi. 1.58'i asmasinin zor oldugunu soylemistim, oyle de oldu.
Eger alim satim yapip uc bes kurus kazanayim diye dusunuyorsaniz, tam tepe noktasinda satayim ya da en dip noktadan alayim diye hayiflanmayin. Zira en tepe noktalarini ve en dip noktayi kimsenin tahmin etmesi mumkun degil. Onun icin siz tahmininizi yapip yeterince dustugunu dusundugunuz noktada alin, sonra beklemeye gecin. Satacaginiz degeri tahminen onceden belirleyin ve o degere gelince satin. Sonra daha yukseldi diye uzulmeyin. Siz yaptiginiz karin keyfini cikarin. Daha fazlasini yapabilirdim diye uzulmenin bir anlami yok :)
Bundan sonra ne olacak?
Uc aylik grafigin altina "goreceli guc endeksini" de koydum. Gordugunuz gibi su an en yuksek degerinde. Sanirim bu endeksin dusmesini beklemek mantikli olur.
Ben TL'ye gectim bekliyorum. Ne zaman alabilecegimi simdilik degerlendiriyorum :)
Not: Tahminlerim beni baglar, kar ederseniz adimi anmanizi, zarar ederseniz nasip demenizi bekliyorum :) Ayrica herkesin rizki kadarini kazanabilecegini aklimizdan cikarmayalim.
Saglikla kalin, Saglicakla kalin...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

DOLAR NE OLACAK ?

Yukarıdaki grafikte 2010 yılında Doların seyrini görebilirsiniz. 1.45 saviyelerinden 2 aylık bir yükselme trendinden sonra 1.55'e kadar yükseldi. Sonra tekrar aşağıya doğru düşmeye başladı.

Grafiklerin incelenmesinde peşpeşe tekrar eden yükselmelerde eğer taban noktaları da her defasında daha yukarıda ise yükselme devam edecek diye yorumlanır.

Örneğin bahsettiğim 2 aylık dönemde 3 büyük yükseliş eğrisi ve bunlar arasında kısa süreli dalgalanmalar görülüyor. Her üçünde de taban noktaları ve tavan dönüş noktaları artmış. Ancak tabi ki bu sonsuza kadar devam etmez. Ekonomik gelişmelere göre eğilim yön değiştirebilir. Nitekim şubat ayının sonunda Türkiye yoğun sıcak para girişleri sonunda tekrar 1.45lere doğru düşmeye başladı.

Grafikte geçmişi okumak kolaydır. Hadi bakalım birde ne olacağını söyle diyeceksiniz. Gelecekte ne olacağını kesin olarak bilmek imkansız. Öyle bir durum olsaydı öncelikle kendim milyoner olurdum :)

Ancak en azından doların Euro karşısında güçlü kalmaya devam edeceğini tahmin edebiliriz. Ayrıca, Doların TL karşısında 1.45 - 1.55 arasında dalgalanıp duracağını öngörebiliriz. Dün ve bugün ciddi artışlar gördük. Ancak, Türkiyeden sıcak para çıkışları yaşanmasına neden olacak ani gelişmeler olmadığı sürece 1.55-1.58 seviyelerinin çok üzerine çıkması pek muhtemel görünmüyor.
Ama yine de ne olacağını bir ALLAH bilir.


Bu grafikte de 2009 ve 2010 yılları boyunca Doların TL karşısındaki seyrini görüyoruz.

Grafikleri http://www.altinkaynak.com.tr/ belirlemiş olduğu günlük alış ve satış değerlerini dikkate alarak excelde hazırladım. Grafikleri tersten okuyun. Enteresan gozukmesi icin geriye dogru yaptim.

Yukarıda bahsettiğim yükseliş kuralı inişlerde de geçerlidir. Şubat 2009 da inişe geçen trend Ağustos 2009'a kadar devam etmiş. Alt noktalarını birleştirdiğimizde lineere yakın bir yay eğrisi elde ederiz. Bu yayın ucunun yukarıya doğru açıldığını düşünüyorum. Yani en son geçen haftalardaki düşüşte en düşük nokta 1.47-48 gibi oldu. 1.45'e kadar inmedi. Bu durumdan yukarıya doğru bir trendin başlangıcı olduğu sonucunu çıkartıyorum.

Not: Yaptığım değerlendirmeler ve tahminler kimseyi yönlendirmek amaclı değildir. Sonuçlarından madden ve manen sorumlu olmadığımı peşinen belirtmek isterim.

ALTIN FİYATLARI ARTTI


20 Nisan tarihinde altın fiyatları ile ilgili tahminlerde bulunmuştum. Kısa vadeli öngörüm 1120 seviylerinden tekrar yukarıya doğru tırmanacağı yönündeydi.

Tahminde bulunduğum günün ertesinde 1132 yi gördü ve tekrar yükselmeye başladı.


Orta vadedeki tahminim de yükselme trendinin devam edeceği yönünde. Özellikle Yunanistan krizi Euro ve Dolara karşı altını kuvvetlendiriyor. Çok kısa vadede öngörüm doğrulandı. Bakalım orta vadeli öngörüm nasıl çıkacak ...

Hayırlı günler, bol kazançlar...


4 Mayıs 2010 Salı

BOZUK SİMİT PARASIYLA CENNETİ SATIN ALMAK

Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar.

Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu halini fark etti: - Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin? Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:

- Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.

- Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?

- Ahmet arkadaşımız var ya…- Evet, ne olmuş Ahmet'e?

- Durumları pek iyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pekiyi şeyler koymuyor.

- Eee?- Ona yardim etmek istiyorum. Ama benim yardim ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz?

Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu.

Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü.

Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardim etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu.

Nurhan Öğretmen:- Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum?

- Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.

- Nerede çalışıyorsun?

- Simit satıyorum.

Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi? Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.

Nurhan Öğretmen, Ali'ye döndü:- Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.

- Çok zengin bir işadamı…- Niçin?

- İnsanlara daha çok yardım etmek için…

- Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak simdi Ali, Ahmet'in ailesinin durumu pekiyi değil, bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme. Çok zengin olduğun zaman insanlara yardim edersin. Olmaz mı?

- Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım.

— Neden olmaz?

— Üç sebepten dolayı olmaz.

Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor.

İkincisi: 'Ağaç yas iken eğilir.' deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam. Şimdiden iyilik yapmayıp bunu zenginlik günlerime ertelersem, zengin olduğum günlerde de daha zengin olduğum günlere erteler kendimi kandırmış olurum.

Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar.

Nurhan Öğretmen, karsısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:

- Bu sonuncusunu pekiyi anlayamadım, dedi.

- Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet'i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre, Cennet'in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet'e girebilirim. Bundan daha karlı bir yatırım olur mu?

Nurhan Öğretmen'in gözleri dolmuştu. Başını 'Evet' anlamında sallarken Ali'yi evine yolladı.

Sınıfa geri dönerken okulun boşaldığını fark etti. Eşyalarını toplamak için masasına döndüğünde Ali'nin bıraktığı paraların masa üstünde kaldığını fark etti.

Sandalyesine gayri ihtiyari oturdu ve paraları eline aldı. Hiçbir para ona bu kadar kıymetli gelmemişti. Sanki elinde dünyanın en kıymetli incilerini, yakutlarını, elmaslarını tutuyordu. Hatta bu paralar onlardan bile kıymetliydi.

Bu paralar, bu bozuk SIMIT paraları, Cenneti satın alabilecek paralardı. Sanki hiç bırakmak istemeyen bir duygu ile sımsıkı kavradı bu bozuk simit paralarını.

Oturduğu yerden kalkamadı Nurhan Öğretmen.

İçinin dolduğunu, Tarif edilemeyen duygulara boğulduğunu hissetti. Birden boşalan sağanak yağmurlar gibi ağlamaya başladı. Ağladı… Ağladı… Ağladı.

Kendine geldiğinde aksam olmuştu. Yavaş adımlarla sınıftan çıkıp okuldan ayrılırken bekçi Sadık 'Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak, Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak' diye Nurhan öğretmenin sayıkladığını duydu. Bekçinin hayretler içinde, 'Ne dediniz hocam?' demesini bile duymayan Nurhan öğretmen, bekçinin şaşkın bakışları altında akşamın alaca karanlığına karışıvermişti.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

AMASYA GEZİSİ

İnsan ecnebi memleketlerinde yaşarken her fırsatı değerlendirip farklı yerlere gitmeyi, görmeyi kendine amaç ediniyor. Ancak kendi memleketimizde pek fazla gezip görmeyi adet haline getirmeyiz. Arkadaşlar arasında konuşurken hep bu mevzudan dem vururuz.

Geçen hafta yine böyle bir mevzu açılmıştıki çok sevdiğim iş arkadaşım hafta sonu Amasya'ya gideceğiz gelin beraber gidelim dedi. Hele dur içişleri bakanına bir sorayım, eğer uygun görürse gidelim dedim. Neyseki hanım da uygun gördü ve hafta sonunu Amasya'da geçirdik.

Uzun zamandır gidip görmeyi arzu ettiğim bu nadide şehir hakkında izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Amasyaya Nasıl Gidilir:

Biz Ankaradan gittiğimiz için Ankara-Amasya arası nasıl gidilir onu anlatayım.
Ankara'dan Kırıkkale - Sungurlu-Çorum - Amasya şeklinde gidiliyor.

Kırıkkalenin içine girmeden çevre yolundan devam etmeniz daha iyi olur. Ancak kazara Kırıkkale'nin içine girerseniz de sorun yok çünkü ana caddeden ayrılmadan devam ettiğiniz takdirde sonunda yine ana yola çıkıyorsunuz.

Kırıkkaleyi geçtikten sonra 20-25 km sonra Şoförler Federasyonunun dinlenme tesisinde durup bir çay içebilirsiniz.

Çorumdan sonra sanırım 30 km kadar sonra Amasya tarafına sağa sapıyorsunuz. Amasyanın içerisinde kaybolmanız neredeyse imkansız. Arzu ederseniz Amasyanın içine girince ana caddeden sonuna kadar gidip sonra aynı güzegahtan geri dönün, Amasyanın yollarının öğrendiniz sayılır.

Bununla birlikte, oteller Yeşilırmağın öbür tarafında ve arabayla belirli köprülerden karşıya geçiliyor. Eğer Öğretmenevi veya yakınındaki bir otelde kalacaksanız: şehrin tam ortasına kadar ana yoldan ilerleyin, göbekte Kaya mezarları tabelasını göreceksiniz, sol tarafınızda hemen yolun altında büyük bir atlı Atatürk heykeli göreceksiniz, göbekten sola dönüp heykelin sağından 15 metre kadar alt yola kadar ilerleyin ırmağın kenarına varacaksınız, sola dönüp . 5-6 metre sonra sağa köprüye çıkın, köprünün sonunda öğretmenevini göreceksiniz. Sola giden sokak Teyfik Hafız Sokak. Tek yöndür ve otellerin ve konakların çoğu bu sokak üzerindedir.


Amasyada Gezilecek Yerler:

Eminim gezilecek birçok yeri vardrı ama haliyle ben yalnızca gezdiğimiz ve gördüğümüz yerleri
anlatacağım.

Amasya Camii:

Bu cami Selçuklular zamanında yapılmış. Eminim özel bir isimle anılıyordur ancak genel olarak Amasya camii olarak biliniyor. Nehrin kenarında iki minareli büyük bir cami. Avlusunda büyük bir şadırvan var. Aşağıda çektiğim resimleri görebilirsiniz. Ecdat ne güzel yapmış helal olsun onlara. Şadırvanın tavanını ince ince işlemişler, resimler yapmışlar. Sanki İstanbul sevdasını oraya resmetmişler.

Caminin içine girince insan huzur duyuyor. İç duvarlar boyanmadan kendi doğal hali korunmuş. İki ana kubbe ve 6 adet küçük kubbeden oluşuyor. Kubbelerin işlemeleri birer sanat harikası, her tarafında güzel hat yazıları insanı adeta büyülüyor. Aykırı ve alakasız renklerin olmadığı gibi uyumsuz renkler de kullanılmamış. Allah emeği geçenlerden razı olsun.

Ecdadın 500-600 yıl önce yaptıklarına bakın, bir de kafanızı kaldırıp şimdiki modern, medeni, gelişmiş, ülkemiz yapılarına bakın ! Birince incelik, zerafet, güzellik, sanat ruhu var. Diğerinde ise kabalık, sanattan güzellikten yoksun bir ruh. Biri neredeyse bin yıl ayakta duruyor. Diğerinde 20 yıllık dediğinizde eski bina diye bakılıyor.


Amasya Müzesi:

Ana cadde üzerinde, merkeze doğru gelirken sağda pembe bir bina. İki katlı bir müze. Alt katında eski çağlardan kalan çanak, çömlekler, süs eşyaları, paralar, heykeller bulunuyor. Üst katta ise Osmanlı zamanında kalan eserler, el yazması kuranlar, savaş aletleri, mutfak eşyaları, cam eşyalar sergileniyor. Tam anlamıyla tarihte bir yolculuk. Vaktiniz var ise çocukları gezdirip tek tek anlatabilirsiniz. Eminim onlar için çok anlamlı olur.

Bahçe kısmında roma döneminden kalma lahitler, sütun parçaları görebilirsiniz. Ayrıca türbe benzeri bir yapının içinde ilhanlılar döneminden kalma olduğu mehmet izzettin beyin ve ailesinin mumyaları olduğu iddia edilen mumyalar bulunuyor. Çocukların götürülmemesini tavsiye ederim. Ayrıca, bu zatın ismi müslüman ismi olmasına rağmen mumyaların olması bana sorgulanmaya ihtiyacı olan bir bilgi gibi geldi doğrusu.

Kaya Mezarları:

Bir kaç bin yıl önce nehrin karşı tarafında Amasya kalesinin içinde kayaları oymak suretiyle büyük lahitler haline getirmişler. Taştan merdivenlerden tırmanarak çıkıyorsunuz. Bir yerden sonrası artık atletik yapı gerektiriyor. En azından ayağınızda bir spor ayakkabı yada kaymayan bir ayakkabı olması elzem.

O kadar yolu çıktıktan sonra biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Ancak o yükseklikten Amasya güzel görünüyor. Fotoğraf çekmek için birebir. Aşağıda gördüğünüz resimleri kaya mezarlarının olduğu yerden çektim.

Şehzadeler Müzesi:

Aşağıda şehzadeler müzesinde çekmiş olduğum bir kaç resmi görüyorsunuz. 2007 yılında inşa edilmiş iki katlı bir müze. Alt katta Amasyada valilik yapmış ancak padişah olamamış şehzadelerin: Mehmed Çelebi, Alaaddin Çelebi, Ahmet Çelebi, Bayezid Çelebi ve Mustafa Çelebi, üst katta ise padişahlık yapmış olanların: Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed, II. Murad, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid Han, III. Murad ile Amasya doğumlu olan Yavuz Sultan Selim'in balmumu heykelleri sergileniyor.

Çok büyük bir müze değil ancak Amasyaya gelip te görmeden olmaz derim.


Amasyada Ne yenir, Nerede yenir?

Amasyada bir kaç farklı yerde birşeyler yedik. Ama ben size memnun kaldığım iki yerden ve beğendiğim yemeklerden bahsedeyim.

Seyir Kafe:

Seyir kafe Amasyanın güney yamacında epey yüksekte bir çay bahçesi. Ana cadde üzerinde ışıklarda, sağa yukarıya doğru çıkıyorsunuz. Biz oraya akşam çay içmeye gittik. Manzaraya doyum olmuyor. Binaların ışıkları yeşilırmağa yansıyor. Çok güzel bir görüntü izleme imkanı buluyorsunuz. Biz bir semaver isteyip tam bir çay sefası yaptık. Etrafını camla kapattıkları için gayet sıcak oluyor ve gayet nezih bir yer. Gönül rahatlığıyla gidilebilir.

Amasia Mutfağı:

Nehrin karşı tarafında nehirden de ismini görebilirsiniz. Yaya köprüsünden geçtiğinizde hemen girişine varırsınız. Balkonda müsait yer bulursanı nehre karşı güze bir ziyafet sizi bekliyor.

Güveçte kuru fasulye, keşkek, bakla sarması ve ev baklavası deneyip tadı damağımızda kalan yemekler. Ancak dikkatimi Amasya'ya özel bir yemek olarak bakla sarması haricinde özel bir yemek göremedim yada tam olarak garsonlar anlatamadılar:)

Hediyelik eşya nereden alınır ?
Teyfik Hafız sokak üzerinde, Amasia mutfağın hemen arkasında, Kaya mezarlarına çıkışın başlangıcında sergiler açılıyor. İncik boncuk, süs eşyaları, magnetler gibi hediyelik eşyaları sergilerden veya aynı meydanda bulunan dükkanlardan alabilirsiniz.

Sergilerin bulunduğu alanda cumartesi ve pazar günleri park etmek yasakmış. Bizde acı tecrübeyle öğrendik. Meğer vali bey ve avanesi hafta sonları bu sokakta yürüyüş yaparlarmış. Akşamdan park etseniz bile sabah çok erken almanız gerekiyor.

Biz Amasyayı sevdik, eminim sizde seveceksiniz ...

Çok gezen mi bilir, yoksa çok okuyan mı? Cevap: Bence her ikisinin de yeri ayrı :)

KALP KRİZİ VE SICAK SU



Çinliler ve Japonlar yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler. Belki biz de yemekten sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik. Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız bu yazı size hitap ediyor.
Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek sizi rahatlatabilir. Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde haline döner ve yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak bağırsakta katı maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı bağırsağa yapışır. Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve kansere yol açar.
Yemekten sonra sıcak su veya çorba içmek en iyisidir.


Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi
- Kalp krizi belirtisi her zaman sol kolun uyuşması değildir.
Çenedeki şiddetli ağrıların da farkında olun.
İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez. (Daha önce mutlaka göğüs ağrınız olmuştur) Mide bulantısı ve şiddetli terleme de önemli kalp krizi belirtilerindendir.
Kalp krizi geçiren insanların %60 ı uyurken ölür.
Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir.
Lütfen dikkatli olun ve olanların farkına varın.
Sağlıkla kalın, sağlıcakla kalın...