10 Nisan 2009 Cuma

NAMAZ ADAMI YOLDA KOMAZ

"Evimizin önünden akan bir nehir olsa, günde beş defa bu nehirde yıkansanız, üzerinizde kirden pastan hiç eser kalır mı? İşte beş vakit namaz böyledir, günahları siler süpürür."1(H.S.)

Yani namaz insanın ruhunu yıkar, kalbini saf ve temiz hale getirir.

Bazıları "kıl kıl bitmiyor" diye bahane edip gaflete düşebilir ve namazı terkedebilir. Namazın anlamını bilerek, huşu içinde eda eden kişi "kıl kıl bitmesin" ister.

Namaza başlama tekbiri sırasında "Allah'ü Ekber" diyerek elini kaldıran insan sanki şunu demek ister: "Ben şu anda bütün dünyevî kaygıları ve maddî düşünceleri, kısacası Hak'tan gayri her şeyi elimin tersiyle arkaya atıyor ve yüce Mevlâ'nın huzuruna çıkıyorum." Bu niyet ve duyguyla ibadete başlayan kişi; namaz sırasında Allah'a tam bir yakınlık içinde olacaktır. Onun için "Namaz mü'minin mîracıdır."3 buyrulmuştur.

Mîraç sırasında Sevgili Peygamberimiz nasıl ki, Allah yakınlığının son noktasını yaşamışsa, müslüman için de namaz, Allah'la beraber olmanın yoludur.

Bir kimsenin namazı, o sırada Allah'ı hatırlaması ölçüsünde değer taşır. Gaflet içinde kılınan namaz şeklen namaz olsa bile, gerçek namaz olmaktan uzaktır. Bununla birlikte namaz sırasında bir an bile Allah'ı hatırlayıp, kendini O'nun huzurunda hissetmek dahi bir başarıdır. İnsan namaz kılarken en azından böyle bir huzur ânını yakalamayı düşünmelidir. Namazda huşûun şartı sağında solunda kimin bulunduğunu bilmemektir.

" İ. Hakkı Bursevi Hazretleri başlama tekbiri alırken iki elin birden kaldırılmasını şöyle yorumlar: "İşin gerçeği şudur: Sağ el âhiretten, sol el dünyadan ibârettir. Elleri kaldırmak ise, dünya ve âhiret ilgisini elden çıkarıp arka tarafa atmak ve her ikisi sebebiyle de büyüklenmeyi yok etmek anlamını taşır."

Namazda ilk okunan dua olan "Sübhâneke" kelimesinin anlamı "Allahım seni tesbih ve tenzih ederim, sen en yücesin, sen en büyüksün" demektir.

Daha sonra "Fâtiha" suresi okunur. Burada Rab'la bir konuşma söz konusudur. Önce Allah'a hamdedilir. O'nun âlemlerin Rabbi olduğu, her şeyin sahibi ve hâkimi bulunduğu belirtilir. "Yalnız sana kulluk ederiz." denir. Daha sonra "Yalnız senden yardım dileriz." denir. Yani bana kulluk etme imkan ve gücünü veren de sensin demektir."Ya Rab, ben sana sığınıyorum. "Bizi sırât-ı müstakîme (doğru yola) ilet." diye dua ve niyazda bulunulur.


Bir hadisi kudside Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "Ben namazdaki Fâtiha suresini kulumla kendi aramda yarı yarıya bölüştürdüm, kulumun istediği onundur." Kul "Elhamdü lillâhi Rabbi'l'âlemîn" dediği zaman, Allah: "Kulum beni senâ etti" der. Kul: "Mâliki yevmiddîn" dediği zaman, "Kulum beni övdü" der. Kul "İyyakena'budu ve iyyakenestain" dediği zaman: Allah: "Bu kulumla benim aramdadır ve kulumun istediği hakkıdır" der. Kul: "İhdine'ssırâta'l-müstakîm sırâtallezine en'amte aleyhim gayri'l-mağdubi aleyhim ve le'ddallîn" dediği zaman Allah: "İşte bu kulumundur ve kulumun istediği hakkıdır" buyurdu."9


"Rükû" eğilmek demektir. Allah'a saygının, Onun büyüklüğünü itiraf etmenin fiilî şeklidir. İnsan aziz (izzet sahibi, değerli) bir varlıktır. Başka fâni varlıklar karşısında eğilmek ona yakışmaz. Allah'ın huzurunda eğilip, kulluğun sâdece O'na âit olması gerektiğini bilenler, başkaları önünde eğilmezler. Rükûda Allah'ın azamet ve yüceliği dile getirilirken, doğrulunca da şükrün O'na mahsus olduğunu belirten sözler söylenir.

Secde vaziyeti insanın Rabbine en yakın olduğu haldir. İnsan Allah karşısında maddî olarak ne kadar eğilir ve küçülürse, mânen o nispette büyür ve yücelir.

Namazın sonunda okunan "Ettahiyyâtü" duasıyla ilgili şöyle bir görüş vardır: Bu dua, Miraç'ta Hz. Peygamber'le Yüce Allah arasında geçen bir konuşmanın hâtırasıdır.13 O mutlu anda Resulullah "Her türlü selâmın, duanın, güzelliğin Allah'a yönelik olduğunu" söyler. Allah da: "Ey Peygamber selâm/esenlik, rahmetim ve bereketim sana olsun." diye mukabelede bulunur. Bunun üzerine Hak Resûlü: "Esenlik ve güzellikler aynı zamanda Allah’ın iyi kullarının da üzerine olsun." der. Ve şehâdet kelimesiyle duasını bitirir.

Namazda bu huşu ve feyzi yakalayamamak namazdan vazgeçmeyi gerektirmez. Gönül ehli şöyle diyor: "Önünde beklediğiniz kapıyı cevap almak için çalınız. Cevap gelmeyince vazgeçen muhtaç değil demektir. Bu durumda ev sahibi ona ilgi göstermez. Bu yüzden namaz terkedilirse mânevî kayıp büyük olur.


" Namazda Allah'ın huzurunda bulunduğunun farkında olmayan ve aklı fikri ticaretinde veya başka dünyevi işlerinde takılıp kalan kimse, gerçek anlamda namaz kılmış sayılmaz. Hz. Ali'nin, bacağına saplanan bir okun çıkarılması sırasında, onun vereceği acıyı hissetmemek için namaza durduğu ve o esnada çıkarma ameliyesinin yapıldığı söylenir.16 Kur'an'da gaflet içinde ibadet edenler için "Yazıklar olsun o namaz kılanlara" "(Mâun Sûresi) buyrulur. Hadiste: "Nice namaz kılanlar vardır ki, kıldıkları namazdan ellerine geçen sadece uykusuzluk ve zahmettir."5 denir.

Serrac'a (ö.378/988) göre namazda kıyam edebi, Allah'ın huzurunda bulunma şuurudur. Kıraat edebi, Kur'an âyetlerini gönül kulağıyla dinliyormuş gibi, yahut da Allah'a okuyormuş gibi bir duyguyla okumaktır. Rükû edebi, Allah'ı yüceltmek, kendisini bir toz zerresi gibi görmek, "Semiallahü limen hamideh" sözünü Allah'ın işittiğini bilmektir. Secde edebi, Allah'a en yakın olma halini hissetmek ve O'nu aziz bilmektir.22



DİPNOTLAR: 1. Müslim, Mesacid, 283. 3. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, Yûnus suresi 10. âyetin tefsiri. 5. İbn Mâce, Sıyam, 21. 8. Kuşeyrî, Risâle, çev. Süleyman Uludağ, 155, Dergâh Yayınları, İstanbul 1978. 9. Müslim, Salât, 37; İbn Arabî, Mişkâtü'l-Envâr, çev. Mehmet Demirci (Nurlar Hazînesi), 98-100, İz Yayıncılık, 2. baskı, İstanbul, 1994. 13. Bk. Ahmet Naim, Tecrîd-i Sarih terc, II, 876. Tahiyyat duasının bu mânâda yorumu için bk. Halûk Nurbaki, Tek Nur, 144, İstanbul 1989. 16. Benzeri bir olay için bk. Hucviri, age, 441. 22. Ebu Nasr Serrac et-Tûsî, el-Luma, çev. H. Kâmil Yılmaz (İslam Tasavvufu), 160, Altınoluk Yayını, İstanbul, 1996.